sağ baştan

Cuma, Ağustos 31, 2012

bu sabah


Bu sabah dün akşam yaptıklarım için kızdım kendime.
Söz verdiğim, ant içtiğim halde beceremediğim vaadlerimi düşündüm.
Tüm bunların hepsi kendi hesaplaşmalarımdı, kimsenin ne haberi vardı, ne de umrundaydı.

Bu sabah ağladım ağır ağır ve aynaya baktım uzun uzun. Yine söz verdim ve yine yutkundum sözlerimi yerine getiremeyecek oluşumun verdiği acıyla.

Altınkum güzeldi oysaki.

Ufuk çizgisine gönderdiğimiz şişme deniz yatağımızın kalbimize yüklediği derin kedere ve hüzne inat, akşam olunca gün içinde yaptığımız aktivitelerin yorgunluğuyla gözlerimizi umutla kapatabilmiştik neyseki.

Yine rüyalar gördüm olur olmadık. Zihnimin oyunlarına yenik düştüm ve ezildim benliğimin kendi gözlerim önünde yenik düşmesine. Ben ki ahkamlar keserdim olur olmadık müptelalık yaratan her halta ben ki sinirle küfürler savururdum en çok kendine yenik düşene.

Düştüm işte, bir kez daha.
Ama bu sabah söz verdim kendime.
Günlerdir konuşulan bir Nil Karaibrahimgil yazısı okudum (ki buradadır kendisi merak edene)
Sonra dedim ne haklısın be Nil, keşke olmasaydın ama öylesin işte.
Ben bir daha bu tarihte, yazın son günlerinde bu biçimde, burada olabilecek miyim?
Belki de bir yedi yıl sonra da bugünü özleyeceğim?

Bokum gibisin aşk. Geldiğinde hem karın ağrıtıyor, hem de acı çektiriyorsun.
Ama dedim ya sözlerim var benim kendime.
Tutacağım bu kez öncekilerin aksine.

Çarşamba, Ağustos 29, 2012

Sevmek Zamanı -Time to Love





burada öyle güzel bir anlatımla ortaya konulmuş ki film; üzerine çok fazla laf düşmez bana.

Diyeceğim sadece şudur ki; Halil'in cümleleri keskinliği ve netliği kadar öyle gerçek ki aslında, o zaman da bu zaman da. aşkın zamanı var mıdır bilemem elbette ama zihindeki yani suretteki aşkın yerini gerçek aldığında gelsin tantanalar gitsin yalanlar dolanlar. Adam haklı yani beyler.

Vakti zamanında çokça sevdiğimi yıllar sonra anlayacağım bir arkadaşım birine şöyle demişti
-'Kusura bakma ama inanmıyorum bu söylediklerine, insan iki cümle bir fotoğrafa nasıl aşık olur ki?'

Cevap hazırdı:

-'Eminim ben kendimden, izin verirse kanıtlayacağım bunu ona da. Hem bir hikaye okumuştum bir adam fotoğrafa aşık olup idam edilmişti' ...(hikayeyi hatırlamıyorum şimdi).

Arkadaşım inanmadı yine de; ne hikayeden önce, ne de sonra. Haklıydı üstelik, aşk ete kemiğe büründüğünde can yakardı. İnananın canı sağolsun.

Geçenlerde bir cümle okudum da pek hoşuma gitti. 'Yanmaz kumaşı bulan insanoğlu, keşfedemeyecek hiçbir zaman yanmayacak kalbi.'

Alev alev yanan kalpler mi, sonsuz sevgiyle kilitlenmiş huzurlu gönüller mi?
Bilemedim hangisi doğru, hangisi tercih sebebi.

Sevgiler.

Pazartesi, Ağustos 27, 2012

Mat Kearney - Dancing In The Dark




ve evet midem yanıyor. canımın yandığı kadar değil elbette. asıl garip olan tüm bunların hiçbir sebebinin olmaması. bekliyorum hala. canım da yansa, içim de acısa. sadece bekliyorum, bir tek benle başbaşa.

Pazartesi, Ağustos 06, 2012

bir haftasonunu daha geride bırakırken

sahur saatini haber eden davulun sesine komşunun bilmem hangi oyununun sesi eşlik ederken uykusuzluğun son demlerini yaşamayı umuyorum. zira sabah kalkamayacağımın şimdiden ayırdındayım.

gün ne uzun geldi bana. sanırım ramazan sebebiyle öğün sayısının azalmasının büyük payı var bu durumda. hafta sonu saatler süren kahvaltı keyfi ve yine saatler süren ikindi saati atıştırmalarının eksikliği zamandan tasarrufa neden olmuşken bu büyük boşlukları temizlik faaliyetiyle dolduruverdik.
bir araba temizlemişim camdan sarkan üçlü priz sayesinde elektrik süpürgesi ve yine hortum ile uzanan sınırsız su eşliğinde sormayın. Elbette Ümit'in katkısı büyük ama yine de kendimle gurur duymaktayım.

sanıyorum şuan 'apaçii müziği' eşliğinde sahura hazırlanan komşularım da mevcut. neyse bu konumuz dışında küçük bir detay elbette. bu bitmeyen gün ve geceye geçen yıl aldığım ve bir türlü kullanma fırsatı bulamadığım boyayı kendimce kullanma kararım da eşlik etti. yıllar var ki kendi kendime boya yapmışlığım yok lakin ikidir 'yapabilirsin' teşviğimle gerçekleşen nostaljik ataklarım sonucu başarmaktayım. bir önceki denemeye nazaran başarısız sonuçlanan bu geceki deneyimde benim kafamın arkasına ulaşamama problemim yanımda cimri boyacıların maliyeti kısmak amaçlı uygulama için güzelim fırçalı kutu koymamasının da büyük payı var. her zaman kullandığım boyanın içinden çıkan eşantiyon saydığım onca alet edevat ne gerekli şeylermiş meğersem.




neyseki K.K.K'nın tarafımıza naçizane hediyesi olan Difaş marka diş fırçası yardımıma yetişti. Ümit kendisini askerlik hatırası olarak saklamayı tercih eder miydi bilemedim ama artık öyle bir ihtimal kalmış değil.
















boya aşağıdaki rengin kısmi olarak sunumunu bile saç görselime katmadığı gibi, başarısız bu girişimim sayesinde saçımın arka kısımları ön kısmından bağımsız bir kimlik kazandı. hayırlısı olsun bakalım.

tatil öncesi hiç hoş olmadı bu durum:(























madem bir marka fotoğrafı yer aldı bu yazımızda dışarıdan gelen ses ile irkildiğim şu son saniyelerimde dünyanın bilmem kaçıncı harikasını da tanıştırmak isterim sizinle. kendisi başarısız aseton markalarına olan mecburiyetimi ortadan kaldırdığı için bir teşekkür borçluyum sevgili üreticilerine.



neyse ayacıklarıma sürdüğüm ojelerim kurudu sanıyorum. ben mutfağın yolunu tutayım saatlerimiz 3.14'ü gösterirken.

mis gibi bir pazartesi diliyorum kendime ve yeryüzünde güzellikleri hak eden tüm canlılara.

son cümlelerimi kurarken fizy nostalji moodunda beni uğurlayan şarkıyı da paylaşmadan edemeyeceğim. buyrun bakalım

e hadi ben kaçtım madem.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...