sağ baştan

Pazartesi, Ekim 29, 2012

Ne Mutlu TÜRKÜM Diyene

Tadından yenmez bir bayram yaşadığım için yayında ve yapımda emeği geçen herkese teşekkürlerimi bir borç bilirim. Hiç unutulmayacak anıları içinde barındıran bu özel ve güzel günlerden bir sonraki yazımda bahsedeceğimdir.

Muğla'dan dönerken Aydın'da hem soluklandık, hem de biraz şehri dolaştık. Böylelikle kutlamalara da yine Aydın Merkez'de tanıklık ettik, güzel ve duygulu anlar yaşadık.

Baba omzundan sabahın erken saatlerinde milli bayram kutlamalarına katılmışlığım yok benim. Böyle hikayeleri de gıpta ile dinlerim. Ama elbette bende öğrenci oldum, bende öğretmenlerimin eşliğinde gösteriler hazırladım, stadlarda şiirler okudum, elimden bayrağımı eksik etmedim. Hem milli, hem dini bayramlarımızı hem çocukluğumda hem gençliğimde iliklerime kadar hissederek yaşadım.

Oysa artık herşey sanal! Hiç evden çıkmayan insanlar, birbirinin yüzüne bile bakmayan nesil sabah kahvaltılarının ardından facebook sayfalarının kapaklarını bayraklarla donatıp, yaşasın cumhuriyet nidaları atmaya başladılar. Tıpkı bundan 1 gün önce sona eren dini bayramımızda kimseyi arayıp sormaksızın sadece duvarlarına nerede eski bayramlar temalı göndermeler yaptıkları gibi.

Devletim, milletim, arkadaşlarım,eşim, dostum ve hatta bizatihi kendim. Ne kadar ruhsuzlaşıyoruz, ne kadar da bencilleşiyoruz, nasıl da asosyalleşiyoruz, kimliksiz ve sanal birer varlık oluveriyoruz.

Artık gözlerim doluyor aşkla, sevgiyle, inançla,bir kati hedefle,özgüvenle yumruklarını sıkarak kendine dayatılanı değil, kendi istediğini yaşayanları görünce. Neden hepimiz sadece 'insan' olmuyoruz, neden 'paylaşmayı' bilmiyoruz, neden 'bayramlarımızı' dahi işkence haline getiriyoruz. Biz böyle mi millet olacağız, biz böyle de zorluklarla başa çıkacağız, böyle mi tek yürek olacağız!

Aşağıdaki kareler bugün Aydın merkezde tarafımca çekilmiştir. Ben bugün orada herhangi bir siyasi kaygı, prim meselesi taşımaksızın pusetinde bebeği, sırtında bayrağı, üzerinde milli değerlerimizi barındıran kıyafetiyle kutlamalara katılanları, saygıyla ve sessizce dağılan ve bunu kimse için değil kendi için yapanları takdir ediyorum. Kıyısından köşesinden bir katkım olabildiyse ne ala. Bizi biz yapan Atatürk'ümüz, bayrağımız,inançlarımız, dini milli tüm bayramlarımız, yaşlılarımız, marşlarımız,değerlerimiz, adetlerimiz, törelerimiz. Tüm bunları doyasıya yaşayalım, unutmayalım, unutturmayalım.










Çarşamba, Ekim 24, 2012

yalnızlık güzeldir

şuan evde dua yoluyla iskinin binamıza su iletmesini bekliyorum. tatil öncesi yıkanmamış çamaşırları yıkayacak, evi bir güzel silecek üzerine de kahve yapıp içecek idim. malum bahse konu işlemlerin hiç biri susuz sabunsuz olmuyor. bekliyorum. beklerken sinirden şişiyorum. camları ev hava alsın diye açtım.aldı alacağını ama nedense ısrarla kapatmıyorum. çok acıktım sabahtan bu yana bir bardak meyve suyu içmişliği, 10 tane çubuk kraker yemişliğim var. ben ise uzaktan bağlantım sayesinde işe gitmesem de işim için çalışıyorum. hasta mıyım neyim? peki ya diplomamı evraklar arasında göndermeyi unuttuğum kurum beni başarım dolayısıyla mülakatına davet etme konusunda devamlılığı sağlayacak mı yoksa bana ne az daha dikkatli olsaydın bu da sana kapak olsun mu diyecek? tüm bunların yanıtı bayramdan sonra anacığımmm. hadi bakalım beklemeye devam.

bitmez

şimdi bugün yalnızım ve iş yapmak durumundayım ya , sürekli yazmak geliyor içimden. ya yazmak ya hiç susmadan konuşmak. ikinci seçeneği değerlendirmek adına bir telefon görüşmesi yaptım bir saat önce 45 dakikacık. konuşmanın sonunda çok yoruldum dedim ve kapattım. karşımdaki benden daha stresli olması gereken kardeş kişisi gıkını çıkaramadı ara ara hışkırıklarla ara ara da kahkahalarla bölünen bu tek taraflı sohbete.
şimdi bana ne iyi gelirdi biliyor musun? koca sinema salonu, bir ben, akşama kadar hiç kalkmaksızın ardı ardına üçlemeler dörtlemeler allah ne verdiyse. sonra kendimi kaybetmek ve sonra kendimden vazgeçmek hayali kahramanlar uğruna.
başka da birşey istemem. zira yarın tatil denilen evrene kanat çırpacağım ama henüz valiz hazırlanmamış ve zerre ütü yapılmamıştır.
yarın bayrammış gibi değil hiç. keşke dedem, anneannem yaşıyor olsaydı.
yarın bayrammış gibi değil hiç. keşke 'baba' olmadan çocuk yapma şansım olaydı meryem misali.
yarın bayrammış gibi değil hiç. keşke...

bayram arefesinde


Zeki Müren şarkıları eşliğinde kurban bayramı arefesi yaşıyorum. Üzüntüm zavallı hayvanların kesilecek olmasından değil elbette, üzülsem de bu bir ibadet yapacak birşey yok çünkü en nihayetinde. Son zamanlarda hiçbir tabiat olayına tek başıma ve kimsenin tesiri altında kalmaksızın müdahalem söz konusu olmadı, olamadı. Şu çok ta uzun olmayan ama yine de azımsanamayacak yıllara tanıklık eden 27 yıllık ömrümde madden tek beden soluk almama rağmen ruhen bir yerlere zincirlendiğim zaman dilimlerinin yoğunluğu hiç bu kadar boğmadıydı ya beni. Ondan sanıyorum ara ara nefes alırken tıkanmışlıklarım. Neyse yine de alınmış derslerim var, kaba taslak sıralayalım;

* Sokakta bulduğun her kedi köpek ve türevi canlıyı sahiplenme,sonra elinden gidince acıdan geberirsin. Zira son 2.5 aydır tutup kolundan her veterinere götürdüğüm yavruya bakmak niyetiyle yola çıkıp hem onu hem de kendi fikirlerimi yarı yolda bırakmak zorunda kaldım. Burada mevzunun son aşamasında yukarıda bahsi geçen zincirlerin etkisi büyüktür. Bu bir bahane değil inanın. Bir evde bir kişiden fazla insan yaşıyor ise ve sadece bir kişinin aldığı bir karar varsa ortalıkta, kalan kişi ve kişilerin konuşma yoğunluğu, soktuğu lafların küçüklü büyüklü bir taraflarınızı yarması vs. gibi durumlar birleşip ağzınıza topyekün sıçabiliyor. Bu durumda elinizde kalan kalp kırıklığı ve kalp kırıklığı ve de en büyüğünden yürek sancısı oluyor.

*Birden fazla sıfatı tek bir çatı altında toplama. Daha da açmak gerekirse, işte sorumluluk sahibi çalışan, okulda yığınla ödevi olan öğrenci, evde temizlik yapmak zorunda olan bir eş, yolda annelik yapmak durumunda kaldığın sokak gönüllüsü, en zorlusundan ise evlenmesine az zaman kalmış bir kardeşin ablası olma. Hepsi kendi elinde olmasa da ya zorunluluklardan kurtul, ya gönüllülük gerektirenlerden feragat et bir süre. Yoksa hapı yuttun demektir.

*Eğer çokça zaman sonra kaderini değiştirebilecek bir sınavın ilk aşamasını geçmiş isen ikincisinden senden sadece teyit amaçlı gereksiz belge isteniyorsa bu belgenin gönderimini son zamana bırakma. Aksi halde forumları okurken bunlar benden istenmedi özel miyim neyim diye rüyalara dalmanın ardından gelen maili bir kez daha açık zihinle okuyup gerçekle karşılaşmak beyin uyuşukluğuna yol açabilir.

*Ömrünün kalanını etkileyecek bir karar varsa ortalıkta, kimsenin tesiri altında kalma. Aciliyeti yok diye düşün, uzun düşün, ince düşün ama unutma ki her insanın yiğit olma durumlarından bağımsız yoğurt yiyişinin farklılığı gibi hayatı yorumlama ve yaşama şekli de farklı olabilir elbette ki. Kabullen!

*Hepsinden önemlisi, herkes şanslı doğmuyor unutma. Kaderini sev, onunla barış. Seni çukura ittikçe sırıt ki ona, çıkmak için yardım isterken yüzün olsun. Hep sövdüğün bir adamdan yardım isteyemezsin.

Gitmeden armağanım olsun buyurun buradan alalım dostlar

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...